Eser Sayılmanın Şartları
- Av. Gözde Nur Altınova
- 18 Haz
- 5 dakikada okunur
İnsan, aklı ve hayal gücünün sağladığı olağanüstü yetenek sayesinde oldukça zengin düşünsel ürünler ortaya koyabilmektedir. Bu yaratıcı kapasite, insanlığı çok çeşitli eserler üretmeye muktedir kılmıştır. Ancak yasa koyucu, sadece belirli niteliklere sahip bazı ürünleri koruma altına almayı tercih etmiştir. Çünkü her fikri ürünün korunması hem gerekli değildir hem de bu durum, başkalarının özgürlüğünü sınırlandırabilir. Bu nedenle hangi tür ürünlerin hangi koşullar altında korunacağı konusunda hukuki bir politika oluşturulması zaruridir. Bu çerçevede, eser olarak nitelendirilecek fikri ürünler sınırlı sayı ilkesiyle belirlenebileceği gibi, örnekler yoluyla da açıklanabilir.

Eser Sayılmanın Şartları
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun (FSEK) temel kavramı, "eser"dir. Tüm mali ve manevi haklar bu kavramdan doğar. Kanunun 1/B maddesine göre eser, sahibinin özgünlüğünü yansıtan ve ilim-edebiyat, musiki, güzel sanatlar ya da sinema kategorilerinden birine giren her türlü fikir ve sanat ürünüdür. Bu bağlamda, bir ürünün "eser" olarak kabul edilmesi için üç ana şart aranır:
Şekli şart
Subjektif şart
Objektif şart
Bir ürünün FSEK kapsamında eser sayılıp sayılmadığı, mahkemelerce re’sen değerlendirilir. Bu haklar kayıt, tescil, beyan veya tevdi gibi resmi prosedürlere bağlı değildir. Başka bir ifadeyle, eser meydana getirildiği anda telif koruması kendiliğinden doğar. Bu nedenle ki eser sayılmanın şartlarını detaylı bir şekilde incelemekte önem bulunmaktadır.
Şekli Şart
FSEK’te eser grupları sınırlı sayıda belirlenmiştir. Bu gruplardan birine dahil olmayan ürünler, kanun kapsamında korunamaz. Örneğin parfüm, bu gruplar arasında yer almadığı için eser sayılmaz.
Bununla birlikte, grupların altındaki eser türleri örnek yoluyla sayıldığından, bu alt kategoriler sınırlı sayı ilkesine tabi değildir.
FSEK'te Sayılan Eser Grupları:
İlim ve edebiyat eserleri
Herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları,
Her nevi rakıslar,
Yazılı koreografi eserleri,
Pandomimalar ve buna benzer sözsüz sahne eserleri
Bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, herçeşit mimarlık ve
şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri
Musiki eserler
Sözlü besteler
Sözsüz besteler
Güzel sanat eserleri
Yağlı ve suluboya tablolar; her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden, taş, ağaç veya diğer maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi, serigrafi
Heykeller, kabartmalar ve oymalar
Mimarlık eserleri
El işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları
Fotoğrafik eserler ve slaytlar
Grafik eserler
Karikatür eserleri
Her türlü tiplemeler
Sinema eserleri
İşlenmeler ve Derlemeler
Tercümeler
Roman, hikaye, şiir ve tiyatro piyesi gibi eserlerden birinin bu sayılan nevilerden bir başkasına çevrilmesi
Musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat eserlerinin filim haline sokulması veya filime alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle sokulması
Musiki aranjman ve tertipleri
Güzel sanat eserlerinin bir şekilden diğer şekillere sokulması
Bir eser sahibinin bütün veya aynı cinsten olan eserlerinin külliyat haline konulması
Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde seçme ve toplama eserler tertibi
Henüz yayımlanmamış olan bir eserin ilmi araştırma ve çalışma neticesinde yayımlanmaya elverişli hale
getirilmesi
Başkasına ait bir eserin izah veya şerhi yahut kısaltılması
Bir bilgisayar programının uyarlanması, düzenlenmesi veya herhangi bir değişim yapılması
Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan ve bir araç ile okunabilir veya diğer biçimdeki veri tabanları
İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve işliyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler
Subjektif Şart
Bir fikri ürünün, eser olarak kabul edilebilmesi için aranması gereken subjektif şart, esasen eserin sahibinin hususiyetini taşıması gerektiğidir. Hususiyet şartı; her fikri mahsulün FSEK kapsamında korunmasını ve eserlerin diğer fikri ürünlerden ayırt edilmesini sağlar. Hususiyet, her somut olayda uzman bilirkişiler marifetiyle belirlenir. Bilirkişiler; aynı tip eserlerin genel olarak nasıl meydana getirildiğini, sahibinin hususinin esere yansıtılıp yansıtılmadığını, yansıtılmış ise nelerde belirgin olduğunu tespit etmelidir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 11.2.2002 E. 8275/K. 8839) Hususiyet kavramının açıklığa kavuşturulması, eserin koruma kapsamını da belirlediği için büyük önem taşır.
Alman mahkemelerinden farklı olarak Yargıtay, hususiyet kavramını incelerken belirli kriterler ortaya koymamıştır. Bu kavram, ya hiçbir açıklama getirilmeksizin tekrarlanmakta ya da özellik veya orijinal gibi kelimelerle açıklanmaya çalışılmaktadır. Yargıtay'ın bazı kararlarına göre bir çalışmanın eser sayılabilmesi için, eser sahibi tarafından meydana getirildiğinin, başka kaynaklardan alınan bir kopya olmadığının ve zihinsel çabanın bir ürünü olduğunun belirlenmesi gerekli ve yeterlidir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 11.2.1972, E. 1971/12331, K. 1972/ 1080)
Öte yandan, içerik/anlatım/üslup taşıyan her fikri ürün de korunmaz. Hususiyet, içerik/anlatım/üslup ile aynı anlamda olmayıp bundan fazlasını ifade eder. Hususiyetin belirlenmesinde anlatım, üslup ve nispeten bağımsızlığın yanında, şu üç unsurun büyük önemi vardır:
Fikri ürünü yaratanın, serbest biçimlendirme alanının varlığı:
Serbest biçimlendirme alanı kavramından, bir fikri ürünü meydana getirmede onu yaratanın özgürlük alanı anlaşılır. Başka bir deyişle, bir fikri ürünü yaratırken işin maksadı, mahiyeti, doğası ve teknik zorunluluğu başkaca biçimlendirme özgürlüğü bırakmıyorsa; yani belirtilen nedenlerle herkes o ürünü o şekilde biçimlendirmek zorundaysa serbest biçimlendirme alanının bulunmadığı sonucuna ulaşılır. Bu durumda eserin varligindan söz edilemez. Bu yüzden gündelik rutin fikri ürünler, mektuplar ve tarifeler kural olarak telif hukuku ile korunmaz.
Fikri üründe, genelin üstünde bir özelliğin varlığı
Fikri üründe, amacı uygun olanın üstünde bir özelliğin varlığı:
Önemle belirtelim ki, korumanın kapsamını hususiyet belirler. Yani hususiyetin düzeyi ne kadar yüksek olursa, korumanın kapsamı da o kadar genişler. Aynı şekilde düzeyin düşük oluşu, korumanın kapsamını daraltır. Bir fikri ürünün, telif korumasından yararlanabilmesi için aynı alandaki diğer eserlerle arasına mesafe koyması gerekir. Başka bir deyişle, bir eserin hususiyeti ne kadar fazla ise, o alanda sonradan meydana getirilecek çalışmalarda o eserle arasına o kadar mesafe konulmalıdır.
Bu mantık çerçevesinde hususiyet; kompozisyonda, materyalin seçiminde, kullanım ve düzenleme tarzında, eserin içeriğinde veya şekillendirilmişinde görülebilir. Bu yüzden hususiyet, her eser çeşidinde ayrı özelliklere göre incelenerek belirlenir. Hususiyetin belirlenmesinde esas olan, eserin tamamıdır. Bu noktada önemli olan husus genel intibadır. Yani ögeler tek tek ele alındığında hususiyet sorgulanabilir olsa da, farklı ögelerin bir arada kullanılmasıyla oluşan genel intiba, hususiyeti oluşturabilir.
İnsanın dışındaki doğa, hayvan ve bitki gibi diğer varlıklar hususiyet şartı nedeniyle bir eser meydana getiremezler. Hususiyet, insanoğluna özgü bir nimettir. Eser sahibi, eseri meydana getirebilmek için makine ve bilgisayar gibi her türlü yardımcı araca başvurabilir. Ancak bu halde eser sahibi, biçimlendirici olarak herhangi bir şekilde ve belirli bir oranda faaliyette bulunmalıdır. Eğer sonucu, yalnızca teknik araçla ulaşılmışsa ortada bir eser yoktur. Bu nedenle makinelerle veya bilgisayarlarla meydana getirilen fikri ürünlerde husus varlığı, o makineyi kullanan kişinin, sonucu hangi derecede etkilediğine bağlıdır. Örneğin, edebi bir eserin sadece bilgisayar programıyla başka bir dile çevirisi, işlenme olarak nitelendirilemez. Buna karşılık bir desinatör, bir tasarım ya da grafiği, resim ve çizgi programları kullanarak meydana getirdiğinde ortada korunacak bir eser olacaktır.
Açıklanan nedenlerle tabiat güçleri tarafından oluşturulmuş cisimler eser sayılmaz. Bir kişinin, tabiatın oluşturduğu harikulade bir cismi bulup onu sergilemesi, o cisme eser niteliği kazandırmaz. Bu nedenle, zaten mevcut bir arkeolojik eseri veya cismi çok fazla çaba sarf ederek de olsa bulan kişiyi, eser sahibi saymak mümkün değildir. Demek ki, bulunan veya çıkartılan eserlerin ortaya konulmasında çaba gösteren kişi ile o eserleri oluşturan kişi arasında yasak okuyucu çok önemli bir ayrıma gitmiştir.
Yine folklorik veya anonim ürünlerin tekrarlanması halinde hususiyet yoktur. Ancak böyle bir ürünü tekrarlayan kimse, ürüne kişisel ve öznel katkı yapmışsa, bağımsız veya işlenme bir eser olarak ortaya çıkabilir. Somut olayda bunun tespiti güçtür. Örneğin, 19. yüzyıldan kalma bir eserin tahtadan yeniden heykelini çıkaran heykeltıraş, bu heykelin eser sahibi olmaz. Ancak Anadolu Ateşi dans grubunun ortaya koyduğu raksta, bu grup, ülkemizin farklı yörelerine ait ve bilinen folklorik ürünlere özel katkı yapılmak suretiyle, değişik bir şekle soktukları için bu yeni raks, hususiyet taşıdığından eser kabul edilir.
Objektif Şart
Bir ürünün eser sayılabilmesi için, somut biçimde algılanabilir olması gerekir. Başka bir deyişle, fikir aşamasında kalan çalışmalar korunmaz. Ürün, üçüncü kişilerin anlayabileceği bir şekilde ifade edilmiş olmalıdır.
Bu şartı açıklamak için emsal bir Yargıtay kararına bakabiliriz: 1966’daki bir arkeolojik kazıdan elde edilen bulgulara dair fotoğraflar ve krokiler izinsiz yayımlanmıştır. Davacı, bu bulguları henüz yazmadığı doçentlik tezinde kullanmak istemiştir. Ancak Yargıtay, kazı bulgularının eser olmadığı, ayrıca henüz oluşturulmamış bir tezin de telif korumasından yararlanamayacağı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Bu örnekten hareketle, eser sayılabilmesi için ürünün dış dünyada algılanabilir hale gelmiş olması gerekir. Ancak bu, yalnızca tamamlanmış ürünlerin korunacağı anlamına gelmez. Taslaklar, müsveddeler gibi hazırlık çalışmaları da eğer hususiyet taşıyorsa eser olarak korunabilir.