GİZLİ TANIK
- Av. Gözde Nur Altınova
- 24 Mar
- 22 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Nis
Ceza muhakemesinde tanıklık görevi sebebiyle, kendilerinin veya Kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi tehlike içinde bulunan ve korunmaları zorunlu olan kişilerin korunması amacıyla tanıkların, tanık koruma programına alınarak kimliklerinin saklanması mümkündür.

Kimliği saklı tutulacak olan tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet Savcısı, hakim veya mahkeme tarafından saklanır. Tanıklık görevinin yapılmasından sonra, kişinin kimliğinin saklı tutulması veya güvenliğinin sağlanması için alınacak önlemler, 27/12/2007 gün ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununda gösterilmiştir. Tanığın, hazır bulunanların önünde dinlenmesi, tanık açısından ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecek ise ya da maddi gerçeğin ortaya çıkarılması tehlikeye düşecek ise hakim, hazır bulunma hakkı olanlar bulunmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında, ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır. Ancak Cumhuriyet Savcısı tarafından tanığın dinlenmesinde, söz konusu beyan tartışılmayacağından, ses ve görüntü aktarılması da yapılmaz.
Sanığın duruşmada tanıklarla yüzleşmesine ve ona soru sormasına olanak tanımak gerekir. Aksi taktirde savunma hakkı kısıtlanmış olur. Bu nedenledir ki, tanığın güvenilir olup olmadığını anlamak için sanıkla yüzleşmesi ve sanığın ona soru sorabilmesi gerekir. Gizli tanık uygulamasında ise bu hususlar kısıtlanmış olmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tanığın kimliğinin açıklanmasının kendisi veya ailesi bakımından ciddi tehlikeler doğurması durumunda gizliliği kabul etmekle birlikte, bu konuda objektif dayanaklar bulunmasını aramaktadır. Sanığın tanıkları sorgulama ve kendi tanıklarını getirme hakkının ihlal edilmemesi için gizli tanığın güvenilirliğini sorgulama imkanının yaratılmış veya mahkemenin tanığın kimliğinin gizlenmesine ilişkin nedenleri araştırmış ve haklı bulmuş olması gerekir. Örnek vermek gerekirse, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tanığın korktuğunu söylemesini gizli tanık uygulanması için yeterli görmemektedir. Bu kapsamda AİHM’e göre, öznel bir korku yeterli değildir ve yargılamayı yapan mahkeme tarafından söz konusu korkunun nesnel dayanakları olup olmadığına dair gerekli araştırmanın yürütülmesi gerekmektedir. AİHM’e göre “kanıtın tekliği”nden sanık aleyhine tek kanıtın olması, “kanıtın belirleyiciliği”nden ise davanın sonucunu ağırlıklı olarak etkileme eğilimi olan belirleyici kanıt olması anlaşılmalıdır. Bu bağlamda, diğer kanıtlar ne kadar güçlü olursa, gizli tanığın ifadesinin belirleyici olma ihtimali o kadar azalır. Bu bakımdan gizli tanığın verdiği ifadenin mahkumiyet kararının tek nedeni veya belirleyici unsuru olduğu durumlarda, usul işlemleri en detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır. Verilen ifadenin güvenilirliğinin uygun bir şekilde değerlendirilebilmesi için, usule ilişkin güçlü teminatlar da dahil olmak üzere, taraflar arasında dengeleyici unsurların varlığından emin olunmalıdır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 58/2. maddesi gereğince, kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi nedenle öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Bu husus gizli tanığın güvenilirliğini tespite yardımcı olabilir. Kimliği gizli tutulan tanığa soru sorma hakkı bulunmakla birlikte, CMK’nın 58/2. maddesinde ses ve görüntülü aktarma yapılmasının, Tanık Koruma Kanununun 5/1-b. maddesinde ise gizli tanığın sesi veya görüntüsü değiştirilerek özel ortamda dinlenmesinin öngörülmesi, onun sorular karşısındaki tepkisinin anlaşılmasını engelleyerek savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilir. Örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Visser/Hollanda davasında, kimliği hakim tarafından bilinmekle birlikte duruşmada dinlenmeyen, müdafiin sadece yazılı olarak soru sorabildiği tanığın ifadesine dayanılarak mahkumiyet hükmü verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini i̇hlal ettiği sonucuna ulaşmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre, kimliği açıklanmayan tanığın menfaati ile savunma hakkı arasında adil bir denge kurulamamış ve tanığa yönelik ciddi tehdide ilişkin gerekçe gösterilememiştir. Ayrıca tanık, olaydan altı yıl sonra dinlendiği halde, kimliğinin gizli tutulmasını gerektirecek nedenlerin devam edip etmediği hususu araştırılmamıştır.
Öte yandan, kimliği gizlenen tanığın ifadesinin başka delillerle desteklenip desteklenmediği hususu da önemlidir. Tanık Koruma Kanunu gereğince, gizli tanık beyanı tek başına hükme esas alınamaz. Özellikle mahkumiyet kararı, ek başka delil olmadıkça, yalnızca gizli tanık beyanı esas alınarak verilemez. Dinlenen gizli tanığın birden fazla olmasının da önemi yoktur. Delil türü olarak yalnızca gizli tanık beyanına dayanılarak mahkumiyet kararı kurulamaz.
Kovuşturma aşamasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için, kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konulması gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla beraber eğer bir mahkumiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya kovuşturma aşamasında sorgulama ve sorgulatma olanağı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları AİHS`nin 6. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olabilir. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bir tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise bu tanık mutlaka duruşmada dinlenmeli ve taraflara soru sorma imkânı sağlanmalıdır.
Yargı makamları, tarafların ileri sürdüğü iddiaları ve sundukları delilleri özenle incelemekle yükümlüdür. Hakkaniyete uygun bir yargılamanın sağlanabilmesi için, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri doğrultusunda taraflara iddialarını sunma ve delillerini ortaya koyma konusunda yeterli imkânlar tanınmalıdır. Bu çerçevede, tanık beyanları da dâhil olmak üzere tüm delillerin sunulması ve incelenmesi noktasında taraflara adil fırsatlar sağlanması esastır. Deliller bakımından ortaya çıkabilecek herhangi bir dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiası ise yargılamanın bütünü içinde değerlendirilmelidir. Özellikle, tarafların tanık dinletme ve bilirkişi incelemesi gibi delil taleplerinin reddedilmesi durumunda, yargı makamlarının bu kararlara dair açık ve tutarlı bir gerekçe sunması gerekmektedir. (AİHM Vidal/Belgium, B.No. 12351/86, 22/04/1992).
GİZLİ TANIKLIK İLE İLGİLİ EMSAL KARARLAR
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas: 2024/93
Karar: 2024/148
Tarih: 27.03.2024
“c) Gizli tanıklık:
Kovuşturmanın aleniliği, yargılamanın doğrudan doğruyalığı ve kovuşturma aşamasında tüm yargılama süjeleri huzurunda delillerin tartışılıp maddi hakikate ulaşılması ilkelerine aykırı olmakla beraber kanun koyucu, suç örgütlerinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili yapılacak soruşturma ve kovuşturmalarda maddi gerçeğe ulaşmak adına bu prensiplerden vazgeçmeyi göze almıştır.
Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçların ortaya çıkarılması için başvurulabilecek tanıkların, muhatap oldukları tehlike nedeniyle temininde zorluk yaşanmaktadır. Bu nedenledir ki 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nda ve CMK`nın 58/2-5. fıkralarında tanıkların korunmasına ilişkin hükümlere yer verilmiş ve gizli tanıklığın esasları düzenlenmiştir. Gizli tanıklığa başvurabilmek için CMK`nın 58/5. maddesinde tanıklığa konu eylemin bir suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir eylem olması aranırken örgütün faaliyeti dışında işlenen tüm suçlar kapsam dışı bırakılmıştır. Tanık Koruma Kanunu'nda örgütlü suçlar için cezanın alt sınırının iki yıl ve daha fazla olması şartı getirilmiştir. Sadece terör örgütünün faaliyetleri kapsamında değerlendirilen suçlar için alt sınır konulmamıştır. (TKK`nın 3/1-b maddesi) Bunun yanında örgüt kapsamında işlenmese bile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren tüm suçlar Tanık Koruma Kanunu kapsamında değerlendirilmiştir.
Tanığın taraflar huzurunda dinlenilmesi, tanık ya da yakınları adına ağır tehlike oluşturmalı ve bu tehlike başka türlü önlenemiyor olmalıdır. Tanık Koruma Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca tehlikenin ağır ve ciddi olması gerekmektedir. Tehlikenin niteliği, tanığın subjektif algılaması ile değil yetkili makamlarca her somut olayın özelliğine göre yapılacak değerlendirmeyle saptanmalıdır.
CMK’nın 58/2. maddesine göre gizli tanığın kimliğinin ortaya çıkmaması için mahkeme 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 9. maddesinde belirtilen tedbirlere başvurabilir.
Gizli tanık kovuşturma aşamasında, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenilebileceği gibi tarafların huzurunda ancak, duruşma salonunun dışında başka bir odada görüntü ve sesi salona aktarılarak gerektiğinde ses ve görüntüsü değiştirilerek ya da duruşma salonunda bulunmakla birlikte kabin, perde gibi tanınmasını engelleyecek şekilde tedbirler alınarak dinlenebilir.
Gizli tanık, tanıklık ettiği olayları hangi nedenle öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlü olduğu gibi bu bilgiyle de beyanının gerçeğe uygunluğu denetlenmeli, bunun yanında sanık ve tarafların tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soru sorması engellenmelidir.
Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8. maddesine göre gizli tanık beyanı tek başına hükme esas alınamaz. Özellikle mahkumiyet kararı, ek başka delil olmadıkça, yalnızca gizli tanık beyanı esas alınarak verilemez. Dinlenen gizli tanığın birden fazla olmasının da önemi yoktur. Delil türü olarak yalnızca gizli tanık beyanına dayanılarak mahkumiyet kararı kurulamaz.
Kovuşturma aşamasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için, kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konulması gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla beraber eğer bir mahkumiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya kovuşturma aşamasında sorgulama ve sorgulatma olanağı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları AİHS`nin 6. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olabilir. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bir tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise bu tanık mutlaka duruşmada dinlenmeli ve taraflara soru sorma imkânı sağlanmalıdır.
AİHS’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ve aynı maddenin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi sanığa, aleyhte ifade veren tanığın beyanlarına, tanık ifadesinin alındığı sırada ya da yargılamanın daha sonraki bir aşamasında itiraz imkânı tanınması gerektiğine işaret etmektedir. (Sadak ve diğerleri/Türkiye; B. no;29900/96, 29901/96, 29902/96, 29903/96, s.67).
Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dahil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli husus, tarafların tanık ve bilirkişi incelemesi de dahil dermeyan ettikleri delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi hâlinde yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gereğidir. (AİHM Vidal/Belgium, B.No. 12351/86, 22/04/1992).”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas: 2015/4672
Karar: 2016/2330
Tarih: 21.04.2016
“VII- KOVUŞTURMA AŞAMASINA İLİŞKİN İŞLEMLER
A- TANIKLIK
Ceza Muhakemesinde önemli yer tutan tanıklık, yargılamaya konu fiilin fail tarafından işlenip işlenmediği ya da nasıl işlendiği konusunda yargılama makamının kanaate ulaşmasını sağlayan kanıtlardan birisidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12.11.2013 tarihli ve 2013/1-251 esas 2013/454 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere tanık, kendisine karşı yürütülmeyen bir ceza soruşturmasında, olay hakkında beş duyu ile edindiği algılamaları ifadesiyle açığa vuran kişidir.
Tanığın açıklamalarının değerlendirilebilmesi için onun kim olduğunun bilinmesi bir zorunluluk teşkil etmektedir. Bu itibarla, tanıkların sanığın ceza görmesinde veya beraat etmesinde herhangi bir yararı ve aralarında bir dayanışma hissi bulunup bulunmadığının tespit edilmesi ve tanıklığın değerlendirilebilmesinin de dikkate alınması gerekir. Nitekim CMK’nın 58/1. maddesinin “…gerekirse tanıklığa ne dereceye kadar güvenilebileceği hakkında hakimi aydınlatacak durumlara, özellikle şüpheli, sanık veya mağdur ile ilişkilerine dair sorular yöneltilir.” hükmü formalite gereği değil, tanığın kim olduğunun henüz beyanına başvurulmadan önce belirlenebilmesi ve yapacağı açıklamaların güvenirliğinin dinleyen makam tarafından test edilmesi amacıyla getirilmiştir.
Kural olarak ceza muhakemesinde taraf sıfatı bulunanların tanık olarak dinlenmemesi gerekir. Bu nedenle davanın tarafı olan sanık ve şüphelinin tanık olarak dinlenmesini Ceza Muhakemesi Kanunu düzenlememiş ancak şeriklerin tanıklığına imkan sağlamıştır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, görülmekte olan davada yargılanan sanığın, suç ortağı hakkında tanık olarak dinlenilmesi mümkündür. CMK’nın 50. maddesinde soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar tanık olarak dinlenebilirler, ancak bu tanıkların yeminsiz olarak dinlenmeleri gerekmektedir. Suç ortağının vereceği ifade, kendisinin de suçlanması sonucunu doğuracaksa, tanıklıktan çekinme olanağına sahiptir. (CMK m.48)
CMK’nın 48. maddesinde, temelini Anayasanın 38/5. madde hükmünden alan ve adil yargılanma hakkını güvence altına alan bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Çekinme hakkı hatırlatılmadan tanığa bu tür soruların yöneltilmesi sonucu alınan cevaplar hukuka aykırı biçimde elde edilen kanıt niteliğindedir, (CMK m.206/a ve m.217/2) hukuka aykırı delil de hükmü esas alınamaz. (YCGK 12.11.2013 2013/1-251, 2013/454)
Sanığın kendisinin de katıldığı suçlarla ilgili tanık sıfatıyla dinlenmemesi, sanığın açıklamalarının delil niteliği taşımayacağı anlamına gelmemektedir. Örneğin, diğer örgüt üyeleri kabul etmediği halde örgüt üyelerinden birisinin suçu birlikte nasıl işlediklerini samimi olarak anlatması ve destekleyişi kanıtların da bulunması halinde elbetteki bu beyan delil olarak değerlendirilecektir. Bu bakımdan bir anlatımın “tanık beyanı” veya “sanık beyanı” olarak adlandırılmasının çok önemi de bulunmamaktadır.
AİHM’nin gizli tanıklığın koşullarına dair verdiği (Ellis, Simms ve Martin-İngiltere, Daire Kararı) kararda özetle,
Tanığın kimliğinin gizli tutulması için haklı bir neden olmalıdır;
Mahkeme tarafından gizli tanığın beyanının mahkumiyet kararı verilmesi için tek veya esaslı unsur olup olmadığı kararlaştırılmalıdır;
Mahkumiyet kararının tek veya ana dayanağı gizli tanığın ifadesi ise, işlemleri ayrıntılı incelemeye tabi tutulmalıdır.
Bu koşullar altında tanıkların gizli dinlenmesinde kamu yararı olduğu belirtilmiştir. Aynı kararda çapraz sorgulamanın etkin şekilde yapılmasını arayarak, gizli tanığın beyanının güvenilirliğinin adil ve uygun şekilde değerlendirildiğine kanaat getirerek başvuruyu reddetmiştir. AİHM diğer dairesinin 11.12.2011 tarihli (Başvuru no: 26766/05) kararı da aynı prensipler tekrar edilmiştir.
Sanığın kendisinin katılmadığı, suç ortaklarının gerçekleştirdiği diğer suçlarla ilgili tanık sıfatıyla dinlenmesi mümkündür. Bir kişinin aynı suça iştirak etmediği takdirde iki sıfatı (tanık-sanık) birden taşınmasında engel bulunmamaktadır.
AİHM de suç ortaklarının tanıklığını kabul etmektedir. Mahkemeye göre ifadenin tanık tarafından değil de kendisi de sanık olan biri tarafından verilmiş olmasının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Bu ifade elle tutulur derecede mahkumiyetin temeli olabilecek nitelikte ise, sözcüğün dar anlamında bir tanık tarafından mı, kendisi de sanık olan biri tarafından mı verildiğinden bağımsız olarak, iddia makamı için bir delildir. Çünkü mahkemeye göre, tanık teriminin AİHS sisteminde “özerk” bir anlamı bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak da AİHS’nin 6/1 ve 6/3-d maddesinin tanığa sağladığı güvenceler, sanık olup açıklamaları “tanıklık” olarak değerlendirilebilecek kişiler bakımından da devreye girebilecektir. Bu bağlamda AİHM’e göre, suça iştirak eden, olayın mağduru, şikayetçi devletin görevlendirdiği gizli/gizli olmayan soruşturmacı ya da tanık olabilir.
Gizli tanıklık, kovuşturmanın aleniliği, yargılamanın doğrudan doğruyalığı ve kovuşturma aşamasında tüm yargılama süjelerinin huzurunda delillerin tartışılıp maddi hakikate ulaşması ilkelerine aykırı olmakla beraber kanun koyucu, suç örgütlerinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili yapılacak soruşturma ve kovuşturmalarda maddi gerçeğe ulaşmak adına bu prensiplerden vazgeçmeyi göze almıştır.
Tanık Koruma Kanunu ve CMK’nın 58/2-5. fıkralarında tanıkların korunmasına ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre gizli tanık deliline başvurabilmek için,
1-CMK’nın 58/5. maddesinde tanıklığa konu eylemin bir suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir eylem olması aranırken örgütün faaliyeti dışında işlenen tüm suçlar kapsam dışı bırakılmıştır. Tanık Koruma Kanunun’da örgütlü suçlar için ceza alt sınırının iki yıl ve daha fazla olması şartı getirilmiştir. Sadece terör örgütünün faaliyetleri kapsamında değerlendirilen suçlar için alt sınır konulmamıştır. (TKK.nun m.3/1-b) Bunun yanında örgüt kapsamında işlenmese bile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren tüm suçlar Tanık Koruma Kanunu kapsamında değerlendirilmiştir.
2- Tanığın taraflar huzurunda dinlenilmesi, tanık ya da yakınları adına ağır tehlike oluşturmalı ve bu tehlike de başka türlü önlenemiyor olmalıdır. Tanık Koruma Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca tehlikelerin ağır ve ciddi olması gerekmektedir. Tehlikenin niteliği, tanığın subjektif algılaması ile değil yetkili makamlarca her somut olayın özelliğine göre yapılacak değerlendirmeyle saptanmalıdır.
AİHM, tanıktaki genel bir korkudan ötürü tanığın dinlenilmemesini kabul etmemektedir. (AL-KHAWA ve Tahery/İngiltere-AİHM Büyük Dairesi Kararı) Korku, doğrudan doğruya yargılanan sanık veya onun yakınlarından kaynaklı olmalıdır. Böyle bir somut korku nedeni yoksa, tanığın korkusunun varlığının başka delille desteklenmesi gereklidir. Bunun için öncelikle tanığın ya da yakınlarının karşılaştığı somut tehdit ve baskılar kolluk görevlilerince belirlenip, yetkili makama sunulmalı, yetkili makamca da bu hususlar göz önünde tutarak, tanığın korkularının yerinde olup olmadığına karar verilmelidir. Ayrıca gerekli görülmesi halinde de özel tedbirler ve alternatiflerle korkunun giderilip giderilemeyeceği değerlendirilmelidir.
Tanığın, sanıkla yüz yüze geldiğinde mahcubiyetten korkması ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişinin kendisi olduğunun ortaya çıkmasıyla uğrayacağı itibar kaybı kaygısı “ağır tehlike” kavramı kapsamında değerlendirilemez.
Bu değerlendirmeyi yapacak kişi soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısıdır. Polisin veya jandarmanın bu konuda takdir yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle soruşturmada gizli tanıklar kesinlikle Cumhuriyet savcısı tarafından dinlenmelidir. Kovuşturma aşamasında ise, değerlendirmeyi tanığı dinleyecek olan mahkeme yapacaktır. Mahkeme soruşturma aşamasında koşullar oluşmadığı halde gizli tanık statüsü verilen tanığın bu statüsünü devam ettirmemelidir. Koşulları varsa 5726 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki tedbirler uygulanmalıdır.
AİHM, tanığın kimliğini gizleme gerekçesinin tutarlığının ve dayanaklarının araştırılmamış olmasını Sözleşmenin 6. maddesine aykırı bulmuştur. (Visser ve diğerleri/Hollanda 2002) Diğer yandan AİHM, polislerin ve benzer statüde görev yapan kamu görevlilerinin kimliklerinin gizli tutulmasını ancak özel koşulların varlığı halinde kabul etmektedir. (Vanmechelen/Hollanda 1997)
CMK’nın 58/2. maddesine göre gizli tanığın kimliğinin ortaya çıkmaması için mahkeme 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 9. maddesinde belirtilen tedbirlere başvurabilir.
Gizli tanık kovuşturma aşamasında, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenilebileceği gibi tarafların huzurunda ancak, duruşma salonunun dışında başka bir odada görüntü ve sesi salona aktarılarak gerektiğinde ses ve görüntüsü değiştirilerek ya da duruşma salonunda bulunmakla birlikte kabin, perde vs. gibi tanınmasını engelleyecek şekilde tedbirler alarak dinlenebilir.
Gizli tanık, tanıklık ettiği olayları hangi nedenle öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlü olduğu gibi, bu bilgiyle de beyanının gerçeğe uygunluğu denetlenmeli, bunun yanında sanık ve tarafların tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soru sorması engellenmelidir.
Ancak hangi yöntemle dinlenilirse dinlenilsin CMK’nın 58/3. maddesinin son cümlesine göre “soru sorma hakkı bulunanların soru sorma hakkı” saklıdır.
Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8. maddesine göre gizli tanık beyanı tek başına hükme esas alınamaz. Özellikle mahkumiyet kararı, ek başka delil olmadıkça, yalnızca gizli tanık beyanı esas alınarak verilemez. Dinlenen gizli tanığın birden fazla olmasının da önemi yoktur. Delil türü olarak yalnızca gizli tanık beyanına dayanılarak mahkumiyet kararı kurulamaz.
Anayasa’nın 36/1. maddesine göre, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanma suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak, iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
AİHS’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve (3) numaralı fıkrasının d bendine göre, bir suç ile itham edilen herkes iddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmeleri ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek hakkına sahiptir.
Bu düzenlemeler karşısında, mahkemenin, iddia makamının tanıkları yanında katılan ya da sanık tarafının tanık dinletme taleplerini de adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirip karara bağlanması gerekir.
Kovuşturma aşamasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için, kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konulmaları gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla beraber eğer bir mahkumiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya kovuşturma aşamasında sorgulama ve sorgulatma olanağı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise, sanığın hakları AİHS’nin 6. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olabilir. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bir tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise, bu tanık mutlaka duruşmada dinlenmeli ve taraflara soru sorma imkanı sağlanmalıdır.
Bir kimse hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltilebilmesi onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu test etme olanağına sahip olması, adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylece suçlanan kişi aleyhindeki tanık beyanlarının zayıf/itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli yargılama ilkesine uygun olarak onların güvenirliğini huzurda test edebilecek, tanığın inandırıcılığı ve güvenirliği bakımından sorduğu sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkartabilecek ve yargılama makamının uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil savunmanın argümanlarıyla da algılanmasını sağlayabilecektir.
AİHS’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ve aynı maddenin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi, sanığa, aleyhte ifade veren tanığın beyanlarına, tanık ifadesinin alındığı sırada ya da yargılamanın daha sonraki bir aşamasında itiraz imkanı tanınması gerektiğine işaret etmektedir. (Sadak ve diğerleri/Türkiye; B. no;29900/96, 29901/96, 29902/96, 29903/96, s.67)
CMK’nın 179. maddesine göre sanık duruşmaya tanık getirebileceği gibi mahkemeye davet de ettirebilir.
Mahkemede CMK’nın 181/1 maddesine göre tanığın dinlenmesi için belirlenen gün ve saat sanığa ve müdafiine bildirmelidir.
Sanık ancak CMK’nın 200. maddesine göre, suç ortaklarının veya tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilmesi halinde, dinleme sırasında mahkeme salonundan çıkarılabilir, ancak tekrar getirildiğinde tutanaklar okunup ve gerektiğinde içeriği anlatılır.
CMK’nın 208. maddesi gereğince, “Tanıklar, dinlendikten sonra ancak mahkeme başkanı veya hakimin izniyle duruşma salonundan ayrılabilir.”
CMK’nın 212. maddesi uyarınca, tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir. Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışır.
CMK’nın 201. maddesine göre, Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat, sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilir. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hakim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer soru sorabilir. Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hakimler birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.
CMK’nın 59. maddesine göre, tanıktan tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık ederken sözü kesilmez. Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir.
CMK’nın 204. maddesinde duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini engelleyeceği ya da tehlikeye sokacağı anlaşılan sanığın duruşma salonundan çıkarılacağı, duruşmada hazır bulunması, dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görülmezse oturumun yokluğunda sürdürülüp bitirilebileceği, ancak sanığın müdafii yoksa mahkemece barodan bir müdafii görevlendirilmesinin sağlanması, oturuma yeniden alınan sanığın yokluğunda yapılan işlemlerin açıklanması hükme bağlanmıştır.
Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, tarafların tanık ve bilirkişi incelemesi de dâhil dermeyan ettikleri delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi halinde, yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gereğidir. (AİHM Vidal/Belgium, B.No. 12351/86, 22/04/1992)
Bu yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda;
1- Birçok sanığın, tanıkların dinlendiği oturumlardan (16 oturum veya esas hakkındaki mütalaaya kadar gibi) çıkarıldığından tanıklara soru sorma ve tanık ifadelerine karşı beyanda bulunma olanağı tanınmayarak,
Disiplin cezası veya duruşmanın yönetimi kapsamında oturumlardan uzaklaştırılan sanıkların veya müdafilerinin oturuma katılımlarından sonra kendilerine, yokluklarında yapılan işlem ve alınan ifadelerinin okunmayarak (örneğin tanık …….’in beyanı alındığı oturumdan çıkartılan sanıklar ve müdafilerine okunmaması gibi uygulamalarıyla) CMK’nın 204. maddesine aykırı davranılmış ve bu suretle savunma haklarının kısıtlanması;
2- Dosyanın kapsamı da dikkate alındığında CMK’nın 181/1. maddesine aykırı olarak genellikle tanıkların dinleneceği oturumların bir takvime bağlayıp hazırlık yapmalarına olanak verecek şekilde sanıklara ve müdafilerine bildirilmemesi;
3- …..’ın ifadelerinin sanık, tanık ve gizli tanık olarak tespit edilip daha sonra bu beyanların aynı maddi olayla ilgili olarak birbirini destekler nitelikte üç ayrı kanıt olarak hükme esas alınması;
4- Tanığın beyanlarının güvenilirliğinin denetlenmesi açısından anlatımlarda geçen tarihi bilgi ve maddi vakıaların uygunluğunun araştırılıp tespitinden sonra hükme esas alınması gerekirken tanıkların, sanıkların aleyhine şahsi yorumlar yapmasına müsaade edilerek ve bu yöndeki bir kısım sanıkların itirazları dikkate alınmaksızın hayatın olağan akışıyla uygun düşmeyen tanık beyanlarının hükme esas alınması;
Bu bağlamda, tanık …..’in dosyadaki orijinal belgeye aykırı yurt dışı giriş çıkış bilgilerine uymayan beyanlarına karşı, bu belgeler getirilip tanığa sorulmaması ve beyanlarının doğruluğunun denetlenmemesi, gizli tanık Kıskaç ve gizli tanık 9’un beyanlarındaki öznel yorumları ve sanıklardan birinin eski eşinin yeni kocası olan gizli tanık ….’ın sanığa olan husumetinin bulunması hususları dikkate alındığında tanıkların tarafsızlığının ne şekilde sağlandığının ve neden ifadesine itibar edildiğinin karar yerinde açıklanmaması;
5-Gizli tanıklar 9 ve …. gibi bazı tanıkların ifadelerinin tespiti sırasında sanıklar hakaret içeren sözler sarf ederek duruşma disiplinine aykırı davrandıkları halde tanıklar hakkında disiplin tedbiri uygulanması yerine tepki gösteren sanıklar hakkında oturumdan çıkarılmalarına veya uzun süreli oturumlardan yasaklanmalarına karar verilerek savunma haklarının kısıtlanması;
6-Gizli tanık 9’un 14.11.2012 tarihli oturumda ifadesi tespit edilirken,… saldırısı soruşturmasını yürüten ….. Cumhuriyet savcıları, yargılamayı yapan mahkeme başkanı, … onursal başsavcısı ile bir kısım siyasetçi ve kamu görevlileri hakkında iftira ve ağır hakaret içeren ve maddi gerçeklere uygun düşmeyen sözler sarf etmesi üzerine, hazır bulunan sanık ve müdafilerinin anlatımın devam etmemesi yönündeki itirazları reddedilerek, tanığın benzer şekilde anlatımlarına devam etmesine müsaade edilerek tanığın dinlenmesine ilişkin usul kurallarına aykırı davranılması;
7-Gizli tanık 9 gibi bazı tanıkların ifade vermeleri sırasında tanığın sadece bildiklerini ve gördüklerini anlatma prensibine aykırı olarak ellerinde bulunan dokümanları inceleyerek anlatımda bulunmasına ve soruları yanıtlamasına müsaade edilerek CMK’nın 59/1. maddesine aykırı davranılması;
8-Gizli tanık …. gibi bir kısım tanıkların beyanlarının gerekçeli karara aynen yazılarak olumlu ya da olumsuz değerlendirme yapılmadan hükme esas alınması;
9-Bir delilden mahkemenin hangi gerekçe ile vazgeçebileceği ya da ortaya konulması isteminin hangi nedenlerle reddedileceği CMK’nın 206/2. maddesinde açıklanmıştır. Maddenin 2/b fıkrasında “delil ile ispatlanmak istenilen olayın karara etkisi yoksa” ortaya konulmak istenilen delilin ve bu kapsamda tanığın dinlenmesi talebi de mahkemece reddolunabilir. CMK’nın 172. maddesinde sanığa ve katılanlara söylenen tanık dinletme hakkı sınırsız değildir. Davaya konu olayla ilgili olarak karara etkisi olma ihtimali bulunması halinde mahkemenin tanık dinlemesi mecburi hale getirilmektedir. Tarafların CMK’nın 178. maddesine göre hazır ettiği ya da yargılamanın seyrine göre dinlenmesini gerekli gördüğü tanıkların dinlenmelerine ilişkin talep ve haklarının ancak CMK’nın 206/2 maddesinde sayılan nedenle sınırlandırılabileceğinin kabulü gerekir.
Bununla birlikte delillerin ortaya konması çerçevesinde tanık dinleme talebinin reddi için ciddi ve açık bir nedenin bulunması, CMK’nın 206/2 maddesi uyarınca verilecek kararın gerekçesinin somut olgu ve olaylara bağlı olarak ortaya konulması gerekir.
Nitekim yerleşik Ceza Genel Kurulu kararlarında belirtildiği gibi mahkemenin tüm kararlarının Anayasanın 141/3 ve CMK’nın 34. maddesine göre akla, hukuka ve maddi olaya uygun bir açıklama içeren gerekçeye sahip olması gerekir.
Yerel mahkeme 11.01.2013 tarihli kararında, dinlenen toplam açık ve gizli tanık sayısını, bunların %37.7’sinin sanıklar ve müdafilerinin talebi ile dinlendiğini belirttikten sonra, tanık dinletme isteklerinin doğrudan reddedilmeyip yapılan değerlendirme sonucunda talebin önemli bir kısmının karşılandığı, karşılamayanların ise “davaya katkı sağlamayacağı, gayri ciddi olmaları, davanın uzamasına sebep olması ve dinlenen tanıkların niteliği ve niceliği itibariyle maddi gerçeği vuzuha kavuşturmaya yeterli olduğu bu nedenle dinlenmelerinin davaya katkı sağlamayacağı, aksine davanın yıllarca uzamasına sebep olacağı, adil yargılama ilkesinin bir unsuru olan ‘davanın makul sürede bitirilmesi’ni açık bir şekilde önleyeceği” gerekçesiyle dinlenen tanıklarla yetinilmesine, başkaca tanık dinlenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Mahkemenin gerekçesinde belirttiği istatistiksel bilgiler tanık dinlenmesinin gerekçesi olamayacağı gibi davayı uzatmak amaçlarının ve gayri ciddiliklerini ortaya koyan maddi olaylara ilişkin somut olgular belirtilmeden, kanun metnin tekrarından ibaret cümlelere yer vermenin, gerekçeyi hukuka uygun hale getirmeyeceği gibi, savunma tarafından dinlenilmesi talep edilen tanıkların birçoğunun yargılama konusu olaya ilişkin ilgi ve görgüleri olan kişiler olup, bu tanıkların davaya katkı sağlamayacağına ilişkin tespitin de dosya içeriğine uygun düşmediği anlaşılmaktadır. Gerekçe olarak gösterilen “davanın makul sürede bitirilmesi” ilkesi, sanığın lehine konulmuş bir adil yargılama prensibi olup; bu prensip, ceza yargılamasının amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkması ve AİHS’nin savunmaya sağladığı en temel haklardan olan “tüm önemli olgu ve hukuksal sorunları yeterli biçimde açıklayabilme ve bu konuda delil ileri sürebilme”, “kararların gerekçeli olması”, “silahların eşitliği” kurallarını ortadan kaldıramaz. Ancak “gerçek adalet” makul sürede sağlanmalıdır, gerçek adaleti sağlamayan ancak makul sürede tamamlanan bir yargılama gerek kanunların gerekse AİHS’nin 6. maddesinin bir amacı olamaz. Kaldı ki makul sürenin değerlendirilmesinde, “olayın kapsamı ve güçlükleri”, “yargılamayı yürüten makam ve yargı organının tutumu”, “yargılananlar açısından yargılamanın sona ermesinin önemi” gibi ölçütler göz önünde bulundurulmaktadır. Bu bağlamda,
a- Tanık ……’ın dinlenmesi yönündeki ara karardan yeterli ve hukuki gerekçe gösterilmeden vazgeçilmesi;
b- Dinlenilmesi halinde dosyanın esasını etkileyebilecek konumda olup da sanık … ve müdafiinin hazır ettikleri tanık …’nın, sanıklar … ve …..müdafiinin hazır ettiği tanıklar ….Başkanı …, emekli …., emekli … ve emekli ….., sanık …müdafiinin hazır ettiği tanık Yaşar Yazıcıoğlu’nu, sanık … müdafiinin hazır ettiği uzman kişi ….’ı dinletme taleplerinin reddedilmesi;
c- Tanık ….’in ifadesinde geçen gazete nüshasının yayınlanıp yayınlanmadığı, 2003 yılında sanık ….’ün …’ya gidip gitmediğine yönelik hususlar ile gizli tanık ….’ın 22.04.2007’de …’da toplantı yaptıklarını söylemesine rağmen ….’ün koruma kayıtlarının araştırılıp araştırılmadığı bu gibi hususların karar yerinde tartışılmaması;
10- Kovuşturma başında her sanığın dinlenen tanıklara soru sorulmasına imkan verilmesine rağmen 2012 yılı Haziran ayından sonra dinlenen tanıklar yönünden ise sadece tanığın ifadesinde adı geçen sanıklara sözlü olarak soru sormalarına diğer sanıkların ise sorularını yazılı olarak Mahkeme Başkanına iletmelerine ve Mahkeme Başkanı tarafından uygun görüldüğü takdirde sorulmasına şeklinde karar verilerek, sanık veya müdafiinin soru sorulması sırasında olayla ilgisi yerine tanığın beyanında adı geçmesi gibi yasal olmayan gerekçelerle engellenmesi, bu bağlamda,
a)Tanık …..’ın dinlenmesi sırasında soruların yazılı verilmesinin istenmesi;
b)19.04.2012 tarihli oturumda sanık….’in kendisi ile ilgili beyanda bulunan gizli tanığa soru sormak istemesi üzerine müsaade edilmemesi, ısrarı üzerine sanığın oturumdan çıkartılarak tanığın sorgulanmasına devam edilmesi, gibi uygulamalarla sanıkların savunma hakkı kısıtlanarak adil yargılama haklarının ihlal edilmesi;
11-Tanık sıfatıyla soruşturma ve kovuşturma aşamasında ifadesi tespit edilmediği gibi, bir kısım beyanın da zora dayalı olup yasak delil niteliğinde bulunduğu anlaşılmasına rağmen …. isimli kişinin ifade görüntülerinin duruşmada izlettirilmesi ve mahkemenin gerekçeli karardaki ”Ancak ses kaydındaki ifadenin kötü muamele sonucu tespit edildiğine dair şüphe oluştuğundan” tespitine rağmen bu beyan ve ifadelerinin hükme esas alınması suretiyle CMK’nın 206/2-a ve 217/1. maddesine aykırı davranılması;
12- Mahkeme başkanınca, sanık ve müdafilerinin soru sorma hakların uygun şekilde yapılmadığı gerekçesiyle engellenmesi nedeniyle,
a) Sorulara itiraz eden sanık ve müdafilerinin itirazlarının usul ve yasaya uygun gerekçelerle reddedilmesi gerekirken, duruşma görüntüleri ve tutanak içerikleri ile uyumlu olmayacak biçimde disiplini bozdukları gerekçesiyle reddedilmesi;
b) 24.01.2012 tarihli oturumda sanık …’in maddi tespit yaparak tanığa soru sorma isteminin ve benzer şekilde bazı sanık veya müdafilerinin aynı şekilde soru sorma taleplerinin kabul edilmeyerek tanığı sorgulama hakkının ve dolasıyla savunma hakkının kısıtlanması;
c) 17.04.2012 tarihli oturumda sanık ….’in, tanığa sorduğu soruya yanıt alamamasından dolayı aynı soruyu tekrarlaması üzerine sorunun mükerrer olduğu gerekçesiyle tanığa yöneltilmesine izin verilmemesi ve benzer şekilde başka sanık ve müdafilerinin sorularının engellenmesi;
13- Kimliğinin gizlenmesine karar verilen tanıkların, kimliklerinin açığa çıkması engellenecek şekilde kamera kayıtlarının, sanık ve müdafilerine verilmeyerek ifade çözüm tutanaklarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığına dair sanıklara ve müdafilerine denetim imkanı sağlanmadan, bu ifadelerin hükmü esas alınarak CMK 217. maddesine aykırı davranılması;
14- Sanıklar….. ve … hakkında gerekçede belirtilen tanık …..’in kolluk ifadesinin dosya kapsamında bulunmaması, gerekçeli kararın dipnotla bilgi notunda atıf yaptığı, gizli tanığın ifadesinin imzasız örneğinin dosya arasına alınması;
15- Dosya kapsamında, CMK’nın 58/3. maddesi ve Tanık Koruma Kanunu kapsamındaki düzenlemeleri göz önüne alındığında tanıkların hazır bulunanların huzurunda dinlenmelerinin ne şekilde haklarında ağır bir tehlike teşkil ettiği ve bu tehlikenin başka türlü önlenemeyeceği ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacağının hususlarında sebep gösterilmeden ve herhangi değerlendirmede bulunmadan tanığın talebi üzerine tanığın kapalı oturum dinlenilmesine, tanığın duruşma salonu dışında bulunan tanık odasına alınarak orijinal ses ve görüntüsünün duruşma salonuna aktarılmak veya görüntüsünün değiştirilerek aktarılmak suretiyle dinlenmesi şeklinde tanık koruma tedbirlerine karar verildiği;
16- Gizli tanık sıfatı bulunmayan tanıkların, örneğin tanıklar …., …, …, ….’ın dinlenilmesinde olduğu gibi yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeksizin duruşma dışında kapalı bir oda içinde görüntü aktarımı suretiyle ifadesinin tespiti yoluna gidilerek CMK’nın 200. maddesine muhalefet edilmesi;
17- Sanık ….’in müdafisi olarak görev yapan Av. ….ile sanık …’ın müdafiisi olarak görev yapan Av. ….’ın Avukatlık Kanunu 36. maddesinde belirtilen usule aykırı şekilde tanık olarak ifadesinin hükme esas alınması;
18- …. mensuplarının dinlenilmesi hususunda 2937 sayılı … Kanunu’nun 29. maddesine aykırı davranmak suretiyle emekli ….. mensubu ‘ ün tanık olarak dinlenilmesi ve beyanlarının hükme esas alınması;
19- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin (İlk Derece Sıfatıyla) 13.11.2015 tarih 2012/1 Esas- 2015/4 Karar sayılı kararında gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit ve kabul edilen ve haklarında bu nedenle soruşturma yürütülen gizli tanık …ve gizli tanık …’un beyanlarının hükme esas alınması;
20-Mahkeme tarafından, bir kısım sanıkların … Düşünce Derneği’nin yönetimini ele geçirildiğinin kabul edilmesi karşısında, sanık ….’dan önce dernek başkanlığını yapan….nın tanık sıfatıyla dinlenilmesinin gerektiğini gözetilmemesi;
21-Tanık … gibi bir kısım tanıkların, sanıkların savunmaları doğrultusunda lehe anlatımda bulunmalarına rağmen bu tanıkların ifadesini niçin itibar edilmediğinin tartışılıp karar yerinde gösterilmemesi;
22-Kimliğinin gizlenerek dinlenilmesine karar verilen tanıkların dinlenilmesinde,
a) Dosya kapsamında, CMK 58/2. maddesi ve Tanık Koruma Kanunu kapsamındaki düzenlemeleri göz önüne alındığında tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması ne şekilde haklarında kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacağı hususunda sebep gösterilmeden ve herhangi bir değerlendirmede bulunmadan, tanığın talebi üzerine kimliğinin gizlenerek dinlenilmesi, tanığın duruşma salonu dışında bulunan tanık odasına alınarak orijinal ses ve görüntüsünün duruşma salonuna aktarılmak; görüntüsünün veya sesinin değiştirilerek aktarılmak suretiyle dinlenmesi şeklinde tanık koruma tedbirlerine karar verilmesi;
b) Tanığın kimliğinin aleniyet kazanmasına (gizli tanık …, gizli tanık 9 ) veya kimliğini açıklayarak beyanda bulunmak istenmesine; tanıkların kimliklerinin açıklanarak(gizli tanık …) veya orijinal ses/görüntüsüyle (gizli tanık 17, gizli tanık …) dinlendiği halde bu tanıklar hakkında alınan koruma tedbirlerinin gerekliliği ve yararlılığı kalmadığı anlaşılması rağmen koruma tedbirlerinin kaldırılmadan tanığın dinlenmesi ve sorgulamasının yapılması;
c) Yüksek güvenlikli cezaevlerinde hükümlü olarak bulunan …. ve …. gibi kişilerin devletin koruması altında olduğu halde, tanıkların kimliklerinin ortaya çıkması ne şekilde haklarında kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacağı hususunda değerlendirme yapılmadan ve koruma tedbiri gerekçeleri açıkça belirtilmeden kimliklerinin gizlenerek dinlenilmesi;
d) Gizli tanıkların kimliğinin açığa çıkmaması gerekçesiyle güvenilirliği ve sözlerinin doğruluğu tespit edecek nitelikte soruların sorulmasına engel olunması suretiyle CMK’nın 58/1.maddesine aykırı davranılması,
Usul ve yasaya aykırıdır.”
Vidal v. Belgium
Başvuru No: 12351/86
Karar Tarihi: 22.04.1992
"Madde 6
Madde 6-1
Adil yargılanma
Silahların eşitliği
Madde 6-3-d
Tanık sorgulama
Bir temyiz mahkemesinin, Yargıtay bozmasından sonra görülen davada, sanık tarafından önerilen lehine tanıkları dinlememesi: ihlal.
I. Sözleşme’nin 6. maddesinin 1. ve 3 (d) paragrafları
Madde 6 § 3 (d): Tanık deliline ilişkin değerlendirme yetkisi prensip olarak ulusal mahkemelere aittir. Bu madde, her sanık lehine gösterilen tanığın mutlaka dinlenmesini zorunlu kılmaz, ancak esas amacı bu konuda tam bir "silahların eşitliği" sağlamaktır. Somut olayda, temyiz mahkemesi ne aleyhte ne de lehte herhangi bir tanık dinlemiştir.
Bununla birlikte, "silahların eşitliği" ilkesi, 6. maddenin 3 (d) paragrafının veya 1. paragrafının tüm kapsamını tüketmez. Bu nedenle, yargılamanın bütünüyle adil olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Başvurucu, ilk derece mahkemesinde birkaç tanığın dinlenmesinden sonra beraat etmiş, ancak istinaf mahkemesinde önce iki sanığın, ardından yalnızca bir sanığın beyanlarına ve dosyadaki belgelere dayanılarak mahkûm edilmiştir.
Temyiz mahkemesi, dört tanığın dinlenmesine yönelik talebi sessiz kalarak reddetmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, delil sunma talebinin reddedilmesinin gerekçelendirilmemesinin adil yargılanma ilkesiyle bağdaşmadığını belirtmiştir. Özellikle de başvurucunun cezasının ağırlaştırılması göz önüne alındığında, bu durumun adil bir yargılama ile örtüşmediğine karar verilmiştir.
Sonuç: Madde 6’nın ihlali (sekiz oya karşı bir oyla)."
Kostovski v. The Netherlands
Başvuru No: 11454/85
Karar Tarihi: 20 Kasım 1989
"OLAYLAR
Başvuran Slobodan Kostovski, 1953 doğumlu bir Yugoslav vatandaşıdır. Hollanda’da birçok suçtan sabıkası bulunan Kostovski, 1979 yılında bir kuyumcu dükkânına yapılan silahlı soyguna karıştığı gerekçesiyle 6 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.
8 Ağustos 1981’de Scheveningen hapishanesinden kaçan Kostovski, 20 Ocak 1982’de Baarn’daki bir bankaya yapılan silahlı soyguna karıştığı iddiasıyla yakalanmıştır. Polis soruşturması sırasında, kimliği gizli tutulan iki kişi tarafından verilen ifadeler temelinde Kostovski’nin soyguna karıştığı ileri sürülmüştür.
YARGILAMA SÜRECİ
1. Ulusal Mahkemelerde Yargılama
- Utrecht Bölge Mahkemesi, kimliği gizli tutulan tanıkların ifadelerine dayanarak Kostovski’yi suçlu bulmuş ve 6 yıl hapis cezasına çarptırmıştır.
- Amsterdam Temyiz Mahkemesi de benzer şekilde tanıkların kimliklerini açıklamadan verdiği ifadeleri kabul etmiş ve aynı cezayı onamıştır.
- Hollanda Yüksek Mahkemesi, 25 Eylül 1984’te temyiz başvurusunu reddetmiştir.
2. AİHM Başvurusu ve İncelemesi
- Kostovski, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
- Mahkeme, 12 Mayıs 1988’de davayı kabul edilebilir bulmuştur.
MAHKEMENİN DEĞERLENDİRMESİ
Mahkeme, Kostovski’nin adil yargılanma hakkının (AİHS 6. madde) ihlal edildiğine hükmetmiştir.
- Tanıkları sorgulama hakkının ihlali: Kostovski, aleyhindeki tanıkları sorgulama veya sorgulatma hakkından mahrum bırakılmıştır.
- Anonim tanıklık ve savunma hakkı: Mahkeme, anonim tanık ifadelerine dayalı bir mahkûmiyetin sanığın savunma hakkını ciddi şekilde kısıtladığını belirtmiştir.
Hükümet, suç örgütleriyle mücadelede anonim tanıklığın önemini vurgulamış ancak Mahkeme, adil yargılanma hakkının kamu yararı gerekçesiyle ihlal edilemeyeceğine karar vermiştir.
KARAR
1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği kabul edilmiştir (17’ye karşı 1 oyla).
2. Tazminat talebi karara bağlanmamış, tarafların uzlaşma sağlaması için ek süre tanınmıştır.
Bu karar, sanıkların anonim tanık ifadeleri temelinde mahkûm edilmesini zorlaştıran önemli bir içtihat oluşturmuştur."
Marcus ELLIS, Rodrigo SIMMS ve Nathan Antonio MARTIN v. Birleşik Krallık
Başvuru No: 46099/06 ve 46699/06
Karar Tarihi: 10 Nisan 2012
"OLAYLAR
Başvuranlar Marcus Ellis, Rodrigo Simms ve Nathan Martin, 2002 yılında Birmingham’da gerçekleşen silahlı saldırılar sonucu iki genç kadının ölümüyle suçlanmışlardır. Saldırının çete bağlantılı olduğu ve bir intikam eylemi olduğu iddia edilmiştir.
DELİLLER
Suçlamalar; gizli tanıkların ifadeleri, telefon kayıtları, CCTV görüntüleri ve sanıkların geçmiş çete bağlantılarına dayandırılmıştır. En önemli tanıklardan biri olan "Mark Brown", sanıkları saldırının gerçekleştiği arabanın içinde gördüğünü iddia etmiştir.
GİZLİ TANIKLIK
Savcılık, bazı tanıkların kimliklerinin açıklanmasının güvenlik riski taşıdığını öne sürerek gizli tanıklık sistemini kullanmıştır. Mahkeme, tanıkların korunmasının gerekli olduğuna karar vermiş, ancak sanıkların savunma haklarını ihlal etmeyecek şekilde çapraz sorgu yapmalarına izin verilmiştir.
MAHKEME KARARI
Mahkeme, gizli tanık Mark Brown’un ifadesini güvenilir bulmuş ve diğer delillerle desteklendiğini değerlendirmiştir. Başvuranlar, iki cinayet ve iki cinayete teşebbüsten suçlu bulunarak ömür boyu hapse mahkûm edilmiştir.
TEMYİZ SÜRECİ
Başvuranlar, gizli tanıklığın adil yargılanma haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuştur. AİHM, gizli tanıklığın belirleyici kanıt olup olmadığını ve adil yargılama ilkesine uyulup uyulmadığını incelemiştir.
MAHKEMENİN DEĞERLENDİRMESİ
Mahkeme, tanıkların güvenliğini korumanın önemli olduğunu, ancak sanıkların kendilerini savunma haklarının da ihlal edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Gizli tanıklığın mahkûmiyetin tek veya belirleyici dayanağı olup olmadığı ve adil yargılama için yeterli güvencelerin sağlanıp sağlanmadığı değerlendirilmiştir."
Visser v. Hollanda
Başvuru No: 26668/95
Karar Tarihi: 14.02.2002
"Madde 6 - Adil Yargılanma Hakkı
Madde 6-3-d - Tanıkların Dinlenmesi
Tanık İfadesinin Mahkemede Kullanılması: Gizli Tanık Beyanlarının Kullanılması ve İhlal
OLAYLAR
Başvuran, temyiz mahkemesinin başvurusu üzerine, bir kişinin zorla alıkonulmasında yardımcı olmak suçundan mahkum edilmiştir. Mahkûmiyet kararında, başvuranı fotoğraflardan tanıyan anonim bir tanığın ifadelerine özellikle atıfta bulunulmuştur. Yüksek Mahkeme, gizli tanık beyanlarının kullanılmasına ilişkin koşulların yerine getirilmediği gerekçesiyle mahkûmiyet kararını bozmuş ve davayı farklı bir Temyiz Mahkemesi'ne göndermiştir. Bu mahkeme, soruşturma hakimine tanığı dinlemesini talimatı vermiştir. Soruşturma hakimi, tanığın başvuranın sanıklarının intikam almak amacıyla işlenen suçla ilgili korkusu nedeniyle anonim kalma isteğinin haklı olduğuna karar vermiştir. Sonuç olarak, başvuranın avukatı ayrı bir odada bulunurken, tanık, soruşturma hakimi tarafından sorgulanmış ve başvuranın avukatı tarafından iletilen bazı sorular da sorulmuştur. Temyiz Mahkemesi daha sonra, başvuranı, anonim tanığın ifadeleri ve çeşitli raporlar ile resmi kayıtlara dayalı olarak mahkum etmiştir. Yüksek Mahkeme, başvuranın temyiz başvurusunu reddetmiş ve soruşturma hakiminin anonimlik konusunda yaptığı değerlendirmeyi kabul etmiştir.
HUKUK
Madde 6 § 3 (d) – Soruşturma hakiminin raporu, sanıkların tanığa yönelik korkularını dikkate alarak, tanığın ifade verdiği zaman dilimindeki korkularının makul olup olmadığını nasıl değerlendirdiğini göstermemektedir. Ayrıca, Temyiz Mahkemesi, tanığın anonim olma nedenlerinin ciddiyetini ve geçerliliğini incelememiştir ve bu koşullarda Mahkeme, tanığın çıkarlarının savunmanın haklarına bu kadar büyük bir sınırlama getirilmesini haklı çıkaracak şekilde yeterli olduğunu kabul etmemiştir. 1994 yılında yürürlüğe giren yasa, belirli güvenceler sağlamaktadır. Ayrıca, başvuranın mahkûmiyeti büyük ölçüde anonim tanığın ifadelerine dayanmıştır. Bu nedenle, Mahkeme, adli makamların gizli tanık beyanlarının savunmanın karşılaştığı zorlukları yeterince dengeleyecek şekilde işlem yapıp yapmadığını incelemeyi gerekli görmemiştir.
SONUÇ
İhlal (oy birliğiyle).
Madde 41:
Mahkeme, başvuranın maddi olmayan zararları için 6.000 Euro tazminat ödenmesine ve ayrıca masraflar ve giderler için ödeme yapılmasına karar vermiştir."