top of page

TV Programları ve Reklamlar Sanat Eseri Olarak Korunur mu?

  • Av. Gözde Nur Altınova
  • 18 Haz
  • 3 dakikada okunur
TV Programları ve Reklamlar Sanat Eseri Olarak Korunur mu?

Son yıllarda, televizyon programlarının formatları ile reklam konseptlerinin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında telif hakkı korumasına tabi olup olamayacağı meselesi, hukuk dünyasında önemli tartışmalara yol açmaktadır. Özellikle gelişen medya ve iletişim teknolojileri ile birlikte, televizyon yayıncılığı ve reklamcılık sektörlerinde orijinal ve özgün içerik üretimi giderek daha fazla önem kazanmış, bu da ilgili yaratıcı unsurların hukuki korumasını gündeme getirmiştir. Ancak bu konudaki uygulama birliği ne yazık ki tam olarak sağlanamamıştır. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde verilen mahkeme kararları ile Türkiye’de Yargıtay’ın verdiği kararlar arasında ciddi farklılıklar bulunduğu görülmektedir. Bazı Avrupa ülkelerinde daha katı yorumlarla TV formatlarının ya da reklam konseptlerinin telif korumasına uygun bulunmadığı kararları verilirken, diğer bazı örneklerde yaratıcı yapıların korunabileceği yönünde değerlendirmelere de rastlanmaktadır. Türkiye'de ise Yargıtay’ın bazı kararlarında korumayı kabul ettiği, ancak bu kabulün hangi hukuki esaslara dayandırıldığına dair yeterince açık bir sistematik sunulmadığı görülmektedir.

Bununla birlikte, sadece yargı kararları değil, hukuk öğretisinde yer alan akademik görüşler de bu konuda yeknesaklıktan uzaktır. Doktrinde bazı yazarlar, televizyon formatlarının ve reklam fikirlerinin, yeterli derecede hususiyet taşıması halinde eser sayılabileceğini ve bu nedenle telif korumasından yararlanabileceğini ileri sürerken; diğer bir görüş grubu, bu tür yapıların temelde birer fikir veya yöntemden ibaret olduğunu ve bu nedenle korunamayacağını savunmaktadır. Bu çeşitlilik, özellikle fikrin koruma dışı bırakılması gerektiği temel ilkesinin, pratikte eserin hangi kısmının fikre, hangi kısmının özgün yaratıcı yapıya ait olduğunu ayırt etmede önemli zorluklar yaratmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, televizyon programlarının formatı ya da reklam konsepti gibi karmaşık yapılar söz konusu olduğunda, hukuken korunabilecek yaratıcı unsur ile korunması mümkün olmayan fikirsel çerçeve arasındaki sınırın çizilmesi her zaman kolay olmamaktadır. Bu nedenle konu, hem uygulamada hem de teoride TV Programları ve Reklamlar Sanat Eseri Olarak Korunur mu? sorusunun cevabı hâlen tartışmalı niteliğini korumaktadır.


TV Program Formatı


TV program formatlarının telif hukuku kapsamında korunabilirliği, Türk hukuk doktrininde hâlen tartışmalı bir konudur. Yargıtay, bu konuda somut olaylara göre değerlendirme yapmakta ve zaman zaman TV program formatlarının korunabileceğini kabul etmektedir. Ancak, bu korumanın hangi ilkeler doğrultusunda sağlandığına dair açık ve sistematik bir açıklama yapmamaktadır. Yani Yargıtay, ne formatı tanımlayıp dogmatik temelde bir eser grubuna yerleştirmiş, ne de koruma şartlarını net olarak belirlemiştir.


Ekonomik anlamda bakıldığında, TV program formatlarının telif korumasına konu olup olmayacağı sorusu büyük bir önem taşımaktadır. Türkiye'deki büyük televizyon kanallarının yayın içeriklerine bakıldığında, format içeren programların genellikle prime time kuşağında yer aldığı gözlemlenmektedir. Bu programların pek çoğu yurt dışından lisanslanmakta veya benzer formatların yerel uyarlamaları yapılırken hukuki koruma beklentisiyle lisanslama tercih edilmektedir.


TV program formatı; "içeriği her defasında değişse bile temel yapısı sabit olan, yayın akışı ve sunum tarzı sayesinde izleyici tarafından kolayca ayırt edilebilen bir televizyon programının karakteristik tüm öğelerini" kapsar. Bu tanımdan çıkarılabilecek başlıca unsurlar şunlardır:

  • Programın ismi ve logosu,

  • Tüm yayın akışını belirleyen temel fikir,

  • Program sunucusu tarafından gerçekleştirilen yayının sunum tarzı,

  • Belirli özellikteki katılımcılar,

  • Belirgin bir konuşma tarzı veya cümlelerin kullanılması,

  • Sinyal müziği ve/veya renkleri,

  • Sahne dekorasyonu,

  • Yayının süresi,

  • Programa katılanların katkısı,

  • Belirli tarz kamera çekimleri,

  • Işıklandırma,

  • Bölümler.


Bununla birlikte, Alman Federal Mahkemesi, özgün öğeler barındırsa dahi bir TV program formatının eser sayılmayacağına hükmetmiştir. Mahkemeye göre, bir şov dizisinin formatı –yani şekillendirme yöntemleri– eserin içeriğiyle karıştırılmamalı, çünkü yalnızca şekillendirme kuralları hususiyet oluşturmaz. Ancak bu karar Alman hukukçular tarafından oldukça eleştirilmiştir.


Diğer ülkelerdeki içtihatlar dikkate alındığında, TV program formatlarının kural olarak telif koruması dışında kaldığını söylemek mümkün değildir. Eğer bir format, sahibinin hususiyetini yansıtıyorsa, bu durumda telif koruması sağlanabilir. Koruma, yalnızca hususiyet taşıyan unsurlarla sınırlı olsa da, eğer tüm format bu özelliği taşıyorsa, koruma da tüm yapıyı kapsayabilir. Hususiyet şartı hakkında, Eser Sayılmanın Şartlarından Hususiyet Şartı Nedir? başlıklı makalemizden daha detaylı bilgi edinebilirsiniz.


Koruma dışında kalan temel fikirler ve yöntemler ise ayırt edilmelidir. Bu sebeple her somut olayda, formatın bileşenleri ayrıntılı biçimde değerlendirilmelidir. Bu noktada, "serbest biçimlendirme alanı" ilkesi önemli bir kriter olarak karşımıza çıkar. Bu ilkeye dair daha ayrıntılı bilgiye yine Eser Sayılmanın Şartlarından Hususiyet Şartı Nedir? başlıklı makalemizden ulaşabilirsiniz.


Reklam Konsepti


Reklam konseptleri telif mevzuatında özel bir başlık altında düzenlenmemiştir. Tıpkı TV program formatlarında olduğu gibi, reklam konseptlerinin de korunabilirliği tartışmalıdır. Mevcut içtihatlara göre Yargıtay, yalnızca reklam sloganları ve broşürlerin telif korumasından yararlanabileceğine ilişkin kararlar vermiştir.


Ancak reklam konsepti, slogandan ya da broşürden farklıdır. Reklam veren kurum, bir reklam konsepti oluştururken hedef kitleyi, satış stratejisini ve kampanya amacını değerlendirir. İletişim yöntemlerini belirler, argümanları geliştirir, ilanlar, sloganlar ve tanıtım metinleri için çeşitli taslaklar hazırlar. Her somut olayda önemli olan, ortaya çıkan ürünün ne derece yaratıcı olduğudur. Sadece bilgi veren, sıradan, teknik ve gerçeklere dayalı unsurlar taşıyan ürünler telif korumasından yararlanamaz.


Alman Federal Mahkemesi, detaylı bir değerlendirme yapmaksızın, reklam konseptlerinin eser olarak korunamayacağını belirtmiştir. Ancak Alman öğretisinde bu görüşe karşı çıkan çok sayıda hukukçu, bireysel ve karmaşık yaratımları içeren konseptlerin telif hakkıyla korunması gerektiğini savunmaktadır.


Reklam konseptlerinin telif korumasından yararlanabilmesi için de eserin sahibinin hususiyetini taşıması şarttır. Koruma, yalnızca bu hususiyeti içeren bölümlerle sınırlıdır. Ancak konseptin tümü bu niteliği taşıyorsa, koruma da tüm konsepti kapsayabilir. Burada da temel fikirler ve genel yöntemler koruma dışında kalır.

bottom of page